Sevgili Seyahatseverler, Elimden geldiğince Ani kenti hakkında derlediğim bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
* Ani şehri üçgen bir plato üzerine kuruludur. Asıl kent merkezi doğuda Arpa Çayı kanyonu, batıda Alaca Çay kanyonu ve kuzeydoğuda Mığmığ deresinin oluşturduğu bir tepelik üzerinde yer alır.
* Ermeniler Arpaçay kanyonuna Achurean derler, Alaca Çay kanyonuna da çiçekler vadisi derler. Ani’ye varınca önce dışarıdan kent surlarının muhteşemliğini görürüz…
Kenti gezmeden önce ikram edilen çaylarımızı yudumlarken kentin tarihi hakkında biraz sohbet edelim...
Ani şehri üçgen bir plato üzerine kuruludur. Asıl kent merkezi doğuda Arpa Çayı kanyonu, batıda Bostanlar Çayı / Alaca Su kanyonu ve kuzeydoğuda Mığmığ deresinin oluşturduğu bir tepelik üzerinde yer alır. Ermeniler Arpaçay kanyonuna Achurean derler, Bostanlar Çayı / Alaca Su kanyonuna da çiçekler vadisi derler.
Tarihi Bilgi:
* Bölgede ilk çağlardan beri yerleşim olsa da organize bir şehir olarak M.Ö. 350-300 yıllarında kurulur. Göçebe toplulukların zorlu kış zamanlarında toplandıkları, yaz aylarında da dağıldıkları bir kenttir.
* Şehir M.S. 4. yüzyılda Kamsarakan prenslerinin ilgisini çeker. Kamsarakan prensleri bugünkü Gümrü civarını içine alan Şirak bölgesinden gelirler.
* Zamanın Ermeni kralı 3. Tirad Aziz Gregor/Kirkor Lusavorich’i yanına alarak bölgeye gelir ve Aziz Gregor bugünkü Ani – Kağızman arası bölgeyi Kamsarakan prensleri için kutsar.
* Kamsarakan prenslerinin merkez olarak bugünkü Digor yakınlarındaki Bagaran şehrini seçerler. (Bagran bugünkü Kilittaşı köyü).
* Ani sadece kutsanmış bir kent konumundadır. Daha sonraki dönemlerde şehir pek çok yönetim değişikliği yaşar.
* En son 8. yüzyılda Ermeni Bagratuni hanedanlığı bölgeyi yerel prensliklerden satın alır. Abbasilerin ve Bizanslıların da kabullenmesi ile Bagratuni krallığını kurarlar.
* İlk kez Kamsarakan prensleri tarafından yaptırılan kale Bagratuni hanedanlığı zamanında büyütülür ve şehrin kuzeyini de kapsayacak şekilde şehir surları yapılır.
* 952-977 yılları arasında Bagratuni kralı olan 3. Aschot Oghormatz (anlamı: şefkatli, hayırsever Aşot) Ani’yi Ermeni krallığının merkezi yapar ve 961 yılında tüm Ermenilerin kralı olarak taç giyer.
* 3. Aschot şehir surlarını büyütür, şehri tamamen yüksek surlar içerisine alır.
* 9. ve 10 yüzyıllar şehrin en ihtişamlı yıllarıdır. Abbasi ve Gazneli tüccarların mallarının batıya, Trabzon limanına taşınmasında önemli bir uğrak yeri olan kent devamlı büyür.
* 3. Aşottan sonra 2. Simbat zamanında şehre ihtişamlı devlet binaları ve kiliseler yaptırılır. Bu yapılardan Katedral halen ayaktadır. Güneydeki kale içerisine de büyükçe bir saray yaptırılır.
* 989-1020 yılları arasında 31 yıl krallık yapan 1. Gagik zamanında ise şehir en ihtişamlı zamanını yaşar ve çok büyür. Kroniklerin anlattığına göre Ani “100.000 üzerinde halkın yaşadığı 1000 kiliseli şehir” olarak anılır.
* 1. Gakik Ermeni Patrikliğini 993 yılında Argani’den Ani’ye taşıtır. Artık Ani aynı zamanda dini bir merkez halini de alır.
* Kent bugün bile izlerini gördüğümüz pek çok orta çağ kentlerinde uygulanan ızgara planlı kent mimarisi ile yapılandırılır.
* Bu mimaride caddeler uzunlamasına ve enlemesine dümdüz devam ederler ve biri birlerini keserler.
* Kentin her yanına künkler ile su dağıtımı yapılır.
* Arpaçay (Achurean) üzerindeki daha önceleri Kamsarakan prensleri zamanında yaptırılan, 3. Aşot tarafından yenilenen köprü yıkılıp yeniden daha geniş bir şekilde yaptırılır. Ayrıca Kızlar Kalesi/Manastırı diye adlandırılan uç kısma da günümüze kadar gelememiş bir köprü daha yaptırılır.
* Kent surları yenilenir, sağlamlaştırılır ve şu anki gördüğümüz hale getirilir.
* 1. Gakik dönemindeki gelişmeler 1020-1039 tarihleri arasında yönetime gelen 3. Smbat Hovhannes zamanında sekteye uğrar.
* Bu dönemde batı doğu kilisesi çekişmeleri başlar. Bir de 3. Smbat Hovhannes Gürcü ve Ermeni prensleri ile uğraşmaktadır. Kardeşi 4. Aşot’u kendisine yardımcı kral olarak görevlendirir.
* Bizansın Bagratuni krallığına ilgisi büyüktür. Bagratuni krallığını doğuda büyümekte olan Selçuklulara karşı tampon bölge olarak kullanmak ister. Bunun için de Ermeni Bagratuni krallığını korumaları ve egemenlikleri altına almak isterler.
* 3. Smbat Hovhannes Bizans’ın bu niyetine karşı çıkar ama Katholikos (Patrik) Petrosun devreye girmesi ile Gürcü ve Ermeni prensliklerinin kargaşalarını bastırmak için Bizans ile ilişkiye girmek zorunda kalır.
* Bizans ve Bagratuni krallığı arasında bir sözleşme imzalanır. Bu sözleşmeye göre Bizans kralı Bagratuni krallığı saldırıya uğrarsa yardım edecek ve zorunlu durumlarda da Bagratuni kralının varisi olacak.
* Aslında 3. Smbat Hovhannes’e karşı Gürcü ve Ermeni prenslerin başkaldırmalarını gizliden gizliye Bizans teşvik eder ve Smbat Hovhannes içinde bulunduğu zorluklardan dolayı bu anlaşmayı imzalamaya mecbur kalır.
* 1039 yılında 3. Smbat Hovhannes’in ölümü ile Bizans kralı 4. Michael yapılan anlaşmayı gerekçe göstererek karl 3. Smbat Hovennes ölünce kendisini tüm Ermeni Bagratuni topraklarının varisi olarak görür ve bölgeye sahip olmak ister.
* Ani kenti önde gelenleri buna karşı çıkarlar ve Ermeni prenslerinden Vahram Pahlavuni’yi ordu komutanı ve yönetici olarak seçerler. Vahram şehirde yönetimi devralmaya gelen Bizans komutanını ve ordusunu yenilgiye uğratır.
* 1042 yılında Smbat’ın 17 yaşındaki yeğeni 2. Gagik’e taç taç giydirilir, kral yapılır.
* Bizans’ın şehri ve bölgeyi kolayca ele geçirebilmesi için bir hile planlanır ve 2. Gagik’i Doğu Roma krallarının doğudaki kral vekili yapmak istedikleri vaadi ile Kontantinopolis’e (İstanbul) davet ederler. Genç ve tecrübesiz 2. Gagik söylenenlere inanır ve büyük umutlar içinde Konstantinopolis’e (İstanbul’a) varır.
* Verilen sözlerin kandırmaca, yem olduğunu orada anlar. 2. Gagik’e Bagratuni Ermeni krallığının Bizansa katılması dayatılır. 2. Gagik kabul etmez. Hapse atılır ve ömrünün sonuna kadar Bizans’ın elinde mahkum olarak kalır.
* Zamanın Doğu Roma (Bizans) kralı 9. Konstantin Monomachos kralsız kalan Bagratuni hanedanlığı üzerine bir sefer düzenler ve başkent Ani şehrini 1045 yılında ele geçirir. Ermeni Bagratuni krallığı yıkılır, bölge Doğu Rama’ya (Bizans’a) dahil olur.
* Yani bölgedeki Ermeni devleti Türkler tarafından değil, Doğu Roma (Bizans) devleti tarafından yıkılır.
* 1060 yılından sonra bölgeye Selçuklu akınları başlar. Bizans yönetimindeki şehir eski ihtişamını kaybeder. Artık Bizans tebası olmuş olan halk yavaş yavaş Karadeniz ve Konstantinopolis’e (İstanbul’a) göç etmeye başlar.
* Varlıklılar genellikle daha müreffeh bir hayat sürmek için Bizans başkentine göç ederler.
* 1064 yılında Selçuklular uzun kuşatmalar sonunda şehri alırlar.
* Dikkat! Selçuklular Ani’yi Ermenilerden değil, Bizans devletinden alır. Çünkü şehir Bizans tarafından istila edilmiştir.
* Selçuklular şehirdeki Ermeni halka Grekçe değil, kendi dillerinde ibadet edebilecekleri garantisini verirler. Böylece Ermeni halkı ile Türkler arasında 1000 yıl sürecek dostluk sürecinin de temelleri atılır.
* (Önemli: Bizans bölgeyi yönetimine alınca Ermenilere kiliselerdeki ibadetlerin Ermeni Apostolik ritüeline göre değil, Rum Ortodoks ritüellerine göre yapılmasını dayatır. Selçuklu ile birlikte Ani’de yaşayan Ermeniler tekrar kendi ritüellerine göre ibadetlerini yapmaya başlarlar.)
* Selçuklular bölgenin yönetimini kendilerine bağlı olan Müslüman Şeddatoğulları hanedanlığına verir.
(Şeddadiler veya Şeddadoğulları bugünkü Ermenistan’ın Divin şehri yöresi ile Azerbaycan Gence arasında hüküm süren bir müslüman Kürt hanedanlığıdır. 1054 yılında Tuğrul Bey’in hakimiyetini tanırlar ve bu tarihten sonra hep Selçuklulara bağlı hareket ederler.)
* Şeddadoğullarına bağlı çok sayıda Müslüman Kürt aşiretleri Ani ve çevresine göç ederler. Böylece bölgenin demografik yapısı değişmeye, İslamlaşmaya başlar.
* Ermeni ve Gürcü Hıristiyanlar, Türk ve Kürt Müslümanlar ve az sayıda Yahudi topluluklar ile bölge çok kültürlü hale gelir. * Şehirde sayısı çok az olsa da Grekçe konuşanlar da mevcuttur.
* Şeddadoğulları Selçuklu şehir mimarisini kentte uygularlar. Camiler, hamamlar, kervansaraylar yaptırırlar. Şehir surları onarılır.
* Şeddadiler bölgeye önce Büyük Selçuklu devletinin, daha sonra Anadolu Selçuklu devletinin vasalı olarak hakim iken, Erzurum Erzincan yöresine de Saltuklular vasal olarak hakimdirler.
(Vasal: Bir bölgeyi hakim güç adına yöneten, yönettiği bölgede tam yetkiye hakim yöneticilere denir. Bir nevi eyalet ve eyalet başkanı olarak algılayabiliriz).
Bir de tarihimizin ibret alınacak çok sık rastladığımız nahoş bir intikam olayından bahsedelim. Hikaye şöyle:
* 1153 yılında Ani yöneticisi Mahmud oğlu Emir Fahreddin Şeddat Saltuklu Emiri 2. İzzettin’in kızına talip olur. Saltuklular kızı vermez.
* Fahreddin Şeddat bunu kendisine gurur meselesi yapar. İzzettin’den intikam almak için Saltuklu topraklarına sık sık saldırılar yapan Gürcü kralı Dimitri ile anlaşır.
* Plana göre Dimitri şehre saldıracak, Fahreddin de İzzettin’den yardım isteyecek. İzzettin yardıma gelince de Şeddadiler Gürcüler tarafında olacaklar ve İzzettin’i yenecekler.
* Plan uygulanır ve başarılı da olunur. Fahreddin’e ordusu ile yardıma giden Saltuklu emiri 2. İzzettin ihanetle karşılaşınca yenilir, esir düşer. (Şevval ayı 548 -tahminen miladi takvime göre Aralık 1153 / Ocak 1154) .
* Ahlat Şahı Sökmen Bey ile Artuklu Hükümdarı Necmettin Alp İzzettin’i kurtarmak için Gürcülere 100.000 Dinar öderler. Kurtulmasını sağlarlar.
* Kurtulan İzzettin kısa sürede bir ordu toplar ve Anide Fahreddin’i yönetimden uzaklaştırır, yerine Fahreddin’in kardeşi Fazlun’u yönetici olarak getirir ve döner.
* Fahreddin daha sonra kaçar ve Gürcülere sığınır. Gürcülerin Dimitri’den sonraki kralı 3. Giorgi Fahreddin’in teşviki ve stratejik yardımları sayesinde 1161 yılında Ani’yi işgal eder. Artık Ani bir Gürcü şehri olur.
* Fahreddin’in hırsı hem kendisinin hem de sülalesinin sonunu getirir hem de diğer dost emirlikleri zor duruma sokar.
* Fahreddin Gürcülerin şehri kendilerine bırakacağını düşünür ama Gürcüler bunu yapmazlar, hatta Fahreddin’i de hapsettirirler.
* Aninin düşmesini duyan Irak Selçuklu Sultanı Arslanşah Atabeğ Şemseddin İldeniz’in girişimi ile büyük bir ordu oluşturur ve Gürcüler üzerine yürür.
* 1163 yılında 3. Giorgi’yi büyük bir yenilgiye uğratır. Giorgi Ani’yi Selçuklu’lara iade etmek zorunda kalır. Selçuklular yönetici olarak yine Şeddadilerden Şahanşah’ı vali tayin eder.
* Selçuklu ordusu geri dönünce Gürcüler tekrar harekete geçerler ve 1175 yılında Ani’yi işgal ederler Son Şeddadi yöneticisi Şahanşah’ı esir alırlar ve Tiflis’e götürürler.
* Arslanşah bu olaya çok kızar hemen büyük bir ordu toplar tekrar Gürcüler üzerine yürür. Muharrem 571 – miladi Ağustos 1175 yılında Gürcüleri tekrar yener ve Ani’yi geri alır.
* 9 yıl sonra 1184 yılında şehir tekrar Gürcü hakimiyetine girer.
* Görüldüğü gibi şehir sık sık el değiştirir. Bu yapılarda da görülür. Şehrin nüfusunun çoğunluğu (tamamına yakını) Ermeni olduğu için Gürcüler döneminde de yapılan kiliselerdeki kitabeler Ermenice olarak yazılır.
* 1250 yılından sonra kent Moğolların atadığı valilerce yönetilir. Kent ihtişamını da kaybeder.
* Moğol askerleri haneleri sık sık yağmalarlar. Bu da gücü olanların kenti terk etmesine sebep olur.
* Daha sonra İlhanlılar döneminde 1319 yılında çok ağır bir deprem yaşanır. Bu deprem şehrin çöküşünü de getirir. Yavaş yavaş insanlar şehri terk etmeye başlarlar.
* Nüfus hep azalmakta olduğundan depremin yıktıkları yapılar tamir edilemez. Kent harabe halini alır.
* Ticaret kervanlarının da yeni güzergahlar belirlemesi sonucu şehir önemini tamamen yitirir.
* 15. Yüzyılda kent bir köy görünümündedir.
* 19 yüzyıl seyyahları bölgeye geldiklerinde Ani’nin insansız hayalet şehir olduğunu belirtirler.
* Terkedilmiş pek çok harabe bina depremlere ve sert kış şartlarına rağmen varlıklarını 20. Yüzyıla kadar sürdürürler.
* Sivil yapıların hemen hemen hepsi zamana karşı dayanamaz. Sadece dini yapıların çok az kısmı ve şehir surlarının bir kısmı temelleri sağlam olduğu için günümüzde de görülebiliyorlar.
* Ani’de ilk arkeolojik çalışmalara ve kazılara 1893-1894 ve 1904-1917 yıllarında Nikolai Marr tarafından başlanır. Çıkarılan pek çok eser önce depolanır sonra Rusya’ya götürülür. Götürülemeyenler de toprağın altına gömülür.
* Rus devriminden sonra Rusya’ya götürülmek üzere depolanan pek çok eser zamanın kargaşa ortamında yağmalanır. (Not yağmalayanlar yine Rus askerleri veya elitleridir, tıpkı Amerikalı askerlerin Bağdat müzelerinde yağmalar gibi)
* Türk bilim adamları tarafından da değişik tarihlerde yapılan arkeolojik çalışmalar şu anda Pamukkale Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Fahriye Bayram başkanlığında yürütülmektedir.
------------------------------
* Şu anda görülen kent surları daha önce var olan surların büyütülmesi ile günümüzden yaklaşık 1050 yıl önce 964 – 998 yılları arasında yaptırılır.
* Selçuklular adına Şeddadoğulları yönetiminde surlar yeniden elden geçirilir ve kuvvetlendirilir. Surlarda görülen Selçuklu motifleri de bu dönemdendir.
* Bugün Ani'ye gelirken gördüğümüz Kuzeydoğu surları iki sıra halinde yaptırılır ve ön tarafında da surlara erişimi engelleyecek büyükçe bir hendek vardır. Hendek zamanla toprakla dolar ve bugün bu hendek görünmez.
* Arpaçay vey Alaca çay tarafındaki surlar kuzeydoğu surları kadar ihtişamlı değildir.
* Ana giriş kapısında bir aslan kabartması ile Arapça kitabe görülür. Kitabede surların Selçuklu Sultanı Alparslan’ın himayesi ile Şeddadilerden Ebu Menuçher tarafından tamir ettirildiği belirtilir.
* Surlarla çevrili olan Ani şehrine giriş için surlar etrafında giriş kapıları vardır. Tüm araştırmacılarca kentin törensel kapısı, ana kapı olarak Aslanlı Kapı olduğu belirtilir. Ama araştırmacılar diğer kapılar konusunda hemfikir değiller.
* Ani’de ilk kazı yapan Rus Arkeolog Nikolai Marr "Ani - a History of the City and its Excavations, 1934” adlı eserinde kentin 10 Ana Kapı, 3 Potern (yeraltı geçidi), 3 iç kapı olmak üzere toplam 16 kapısı olduğunu belirtir.
* Ani üzerine yapılan yurt dışı yayınlarda Nikolai Marr’ın verileri baz alınır.
* Türkiye’deki araştırmacılarımız da kapılar konusunda tam hem fikir değillerdir.
* Kent kapıları hakkında Prof. Dr. Hamza Gündoğdu bir çalışma yapmıştır.
* Ben sizler için hem Nikolai Marr’ın hem de Prof. Dr. Hamza Gündoğdu’nun belirlediği kapı yerlerine göre bir hazırladım.
* Rus Arkeoloğu Nikolai Marr’a göre kentin ana kapılarını sıralayalım:
* Divin Kapı ve Aruch Kapı, Sergis Silence Kapısı ve iki yeraltı geçidi doğuya Arpa Çaya açılır.
* Kuzeye açılan 4 kapı, bir yeraltı geçidi, 2 iç kapı vardır. Bunlar Gayladzor Vadisi Kapısı, Gayladzor deresi yeraltı geçidi, Satrançlı Kapı, Aslanlı Kapı (iç ve dış), Kars Kapısı (iç ve dış).
* Nikolai Marr'a göre Kentin ana kapısı Orta Kapı da denen Aslanlı Kapıdır. Bugün ziyaretçilerin girdiği kapıdır.
* Kuzey surlarının bittiği yerde batıdan güneye uzanan surların başlangıcı ile Selçuklu sarayı arasındaki Igadzor Vadisine açılan Kapı vardır.
* Güneyde ise iç kaleye Tsaghkotsadzor Deresi Kapısı ve Kral Aschot Kapısı vardır...
* Prof. Dr. Hamza Gündoğdu’ya göre ise kentte 7 ana kapı vardır. Kapıları da şu şekilde tasnif edilmiştir...
* Arpaçay üzerinde bulunan İpek Yolu köprüsünün kuzeyinde Bağseki Kapısı Divin Kapısı vardır.
* Arpaçay ile Mığmığ deresinin birleştiği yerde Mığmığderisi Kapısı vardır.
* Arpaçay’dan Bostanlar Çayı / Alacasu istikametine doğru kuzey surlarında Acemoğlu kapısı var.
* Acemoğlu Kapısı ve orta kapı arasında Startançlı kapı da denen Hıdırellez kapısı veya ejderhalı kapı var.
* Prof. Dr. Hamza Gündoğdu'ya göre de bugün ziyaretçi giriş kapısı olan Orta Kapı, Aslanlı Kapı kentin ana giriş kapısıdır.
* Orta Kapıdan batı istikametine yürüyünce Kars Kapıya ulaşılır.
* Kuzey surları ve batı surlarının birleştiği yerden güneye doğru dönüş yerinde de Uğrun kapı, yani gizli kapı var.
* Prof. Dr. Hamza Gündoğdu’nun belirttiği kapıları yeniden toplu bir şekilde yazalım:
* 1. Divin Kapı/Bağseki Kapısı, 2. Mığmığ Deresi Kapısı, 3. Acemoğlu Kapısı, 4. Hıdırellez Kapısı veya Satrançlı Kapı, 5. Aslanlı Kapı / Orta Kapı, 6. Kars Kapı, 7. Uğrun (gizli) Kapı.
------------------------------
Şimdi Ani Antik kentini gezmeye başlayabiliriz.
Aslanlı kapıdan geçerek Ani kent surlarının içerisine giriyoruz. Karşımızda geçmişin izlerini ziyaretçilere göstermek için ayakta durmaya çalışan, yüzyıllara meydan okuyan yapılar görüyoruz...
Kent büyük bir enerji taşıyor. Bunu içeri girince hissediyorsunuz. Sanki Ani’de yaşamış yüzbinler sizleri karşılamaya gelmişler...
Karşımızda üç yol var. Ya sağa yönelir Saraya ve Gakik kilisesine doğru yürürüz, ya dosdoğru ilerler Gürcü Kilisesi, Ateşgede tapınağı istikametinden Havariler Kilisesine doğru yürürüz, ya da sol tarafa, Arpaçay'a doğru yürürüz...
Biz yolumuza sol taraftan devam ediyoruz. Çift sıra halindeki kuzey surları solumuzda kalıyor. Sarnıçlı veya Satrançlı kapı ikilemi içinde tarif edilen, aynı zamanda Hıdırellez kapısı olarak da anılan kapının bulunduğu alanı uzaktan görüp devam ediyoruz. Karşımızda tam ortadan dikey olarak ikiye bölünmüş muhteşem bir yapıyı karşılar bizi.
Patikanın 15-20 adım hemen sağındaki bu muhteşem yapının tanıtım levhasında AZİZ PRKİÇ (KEÇEL)KİLİSESİ yazar.
Surp Prkich KUTSAL KURTARICI anlamındadır.
Kilesinin yarısı yıkık konumdadır. Şimdi kiliseyi yakından tanıyalım.
Tanıtım tabelasında “Aziz Prkiç (Keçel) Kilisesi” diye yazar. Surp Prkich KUTSAL KURTARICI anlamındadır.
* Kilesinin yarısı yıkık konumdadır.
* 1034-1036 yılları arasında kral 3. Smbat Hdöneminde Generallerden Abulgharip Pahlavuni’nin vakfiyesi olarak yaptırılır.
* Kilise zemini daire planlıdır.
* Kiliseye bakılınca altlı üstlü iki bölüm görülür.
* Alt bölüm daha geniş ve dışarıdan silindirik, içeriden ise sekiz köşeli olarak yapılmıştır.
* Üs kısım ise kubbeye kadar hem içten hem dıştan silindirik yapıdır.
* Silindirik yapıdan kubbeye mükemmel bir geçiş yapılır.
* Kilise 1291 ve 1342 yıllarında iki kez onarım görür.
* 1930 yılında düşen bir yıldırım kilisenin yarısının yıkılmasına neden olur.
* Şu anda yarım kubbe ile ayaktadır.
* Kilisenin silindirik dış duvarları 19 körkemer (yalancı kemer) ile süslenir.
(Kör kemer: Yalancı kemer de denir. Süsleme amacı ile yapılır. Duvarların hiçbir yükünü taşımaz, içinden de geçilmez. Kapı ve pencere olarak da kullanılmazlar. Kör kemerler binanın inşası esnasında yapılabileceği gibi, sonradan da yapıya eklenebilirler.)
* İç kesimde ise çifte başlıklı sütunlarla desteklenen nişler ile kiliseye derinlik verilir.
* Kilisenin alt çokgen silindirik bölümünden üst silindirik bölüme geçiş bir kasnak ile yapılır.
(Kasnak: Genelde kubbelerde kullanılır. Gövde ile kubbe arasında geçişi sağlayan çokgen veya yuvarlak kaideye kasnak denir. Kasnak genelde kubbede kullanılmasına rağmen bu kilisede alt silindirik çokgen kısımdan üst silindirik kısıma kasnak ile geçiş yapılır.)
* Üst kısımdaki kör kemerlerde birer ara ile içeriye ışık sağlayıcı dışta uzun ve dar, içeriye doğru genişleyen pencereler yapılmıştır.
* En üstte kubbe kasnağı ile kubbeye geçiş yapılır.
* Bölümler arası geçişler örgü motifleri ile süslenir.
* Kilisenin iç kısmı 8 Nişli olarak yapılır.
* Bu nişlerin aralarına yarım sütunlar yapılır.
* Sütun başlıkları binanın iç alt kısmını çevreleyen silmeler ile birleştirilir.
* Üzeri badana ile kapanmış Bizans tarzını yansıtan freskler zor seçilir durumda.
* Badana altından seçilebildiği kadarı ile güneyde İncil yazarlarından Yuhanna, güneybatıda Lukas, kuzeybatıda Markus ve kuzeyde Matta freskleri görülür.
* Batı kısımda ise son akşam yemeği betimlenir.
* Markus resminin altında İsa’nın başkalaşımı resmedilir.
* Matta resminin altında da İsa’nın ölümünden sonra dirilişi aktarılır.
* Kilisenin dış kısmı da çok ilginçtir ve tarihi bir belge niteliğindedir.
Duvarlardaki yazıların özeti aşağıdadır. Özet cümlelerin başına *** işareti koydum.
*** Kiliseyi yaptıran Abulgharip Pahlavuni 1035 yılında Bizans Kralı 4. Michael tarafından davet edilir.
*** İsanın Çarmıha gerildiği Haçtan bir parça İsa’nın tekrar geri dönüşüne kadar şehre uğur ve bereket getirmesi için Ani’ye gönderilir.
*** Abulgharip Pahlavuni haçın parçasını bu kilisede saklayacak ve kilise gece hizmetleri de verecek. Bu Vazife İsa tekrar geri gelene kadar sürdürülecek.
*** Bu kiliseyi ziyaret edenler hacı olurlar, çünkü İsa’nın çarmıhından bir parça buradadır. Gelen hacıların konaklaması için kilisenin hemen yanına bir Şamatun yaptırılır.
*** 1193 yılında Trtad isimli bir rahip tarafından büyük bir tamirat gerçekleştirilir.
*** 1291 yılında Mkhitar adlı bir kişi çan kulesi yaptırtır.
* Aziz Prkich kilisesi Ermeni mimarisi için büyük özellik taşır. Bu kilise başka bir kilise örnek alınarak yapılmamıştır. Daha sonra da bu kiliseye benzer bir kilise de yapılmamıştır. Tüm dünyada tek örnektir.
Üst üste bindirilmiş iki alt yapının üzerine yerleştirilmiş mükemmel geçişli merkezi kubbede hiç bir destek kullanılmaması yapıya zarif bir görünüm kazandırır.
------------------------------
* Aziz Prkich kilisesinden sonra hemen yolun sonunda hamamları görürüz.
* Bu bölgede iki hamam kalıntısı bulunmuştur. Kazılardan sonra temelleri restore edilmiş küçük hamam ve Selçuklu fethinden hemen sonra yapılmış olduğu tahmin edilir.
* Büyük ve küçük hamam isimleri kapladığı alana göre verilmiştir.
* Hamamlardan kent surlarına doğru bakıldığında eski kent kapılarının kalıntıları da göze çarpar.
* Arpaçay’a doğru yamaçta mükemmel bir kilise görürüz. Kilisenin hemen arka kısmında Arpaçay görülür.
* Arpaçaydan sonra yükselen arazi Ermenistan topraklarıdır.
* Burada Arpaçay Türkiye Ermenistan sınırını teşkil eder.
Yukarıdan aşağıya yavaş yavaş kiliseye doğru dikkatlice inelim ve bu güzel yapıyı yakından tanıyalım...
------------------------------
Kilise Arpaçay’a doğru yamaçta kurulmuştur.
Kilisenin giriş kapısının karşısındaki tanıtım levhası karşılar ziyaretçileri. Şimdi bu tanıtım levhasını okuyalım:
————
Kilisenin tabelasında “Tigran Honents Kilisesi, Şirli Kilise / Resimli Kilise, Aziz Grigor Kilisesi” yazar. Bu kadar çok isim arasında biz hangisini seçeceğiz??? Bu isimlerin hangisini kullanırsak kullanalım, doğru, geçerli olandır. Neyse biz tabelayı okumaya devam edelim.
St. Gregory’ye ithaf edilen kilise Gürcülerin Anı’ya hakim olduğu dönemde Anı’lı zengin tüccürk Tigran Honents tarafından 125 yılında inşa ettirilmiştir. Kiliseye daha sonra bir Jamatun ilave edilmiştir. Yapı, dışındaki taşa işlenmiş kababartma hayvan motiflerinden dolayı Şirli veya Resimli Kilise odışla da anılır.
Yapının bütün cephelerinde “Türk hayvan üslubu”ndan kabartma olarak işlenmiş, hayvan faigürleri vardır. Türk hayvan takviminden alınan bu sembolik figürlerin Anı’nın İlhanlılar eline geçtiği dönemde 1310 yılında eklendiği kabul edilmektedir. Kilise T.C. Kültür Bakanlığınca 2009 yılında restore edilmiştir.
Şimdi de kilise hakkından biraz detaylı sohbet edelim. Size derlemelerimi sunayım.
* Kilise 1215 yılındaki Gürcü Hakimiyeti esnasında şehrin zengin tüccarlarından Tigran Honeents tarafından yaptırılır.
* Kilise Ermenilerin ilk dini önderi Grigor Lusavorich adına yaptırılır.
* Grigor Lusavorich Hristiyan dünyasından aydınlatıcı Gregor olarak bilinir ve tüm Hristiyanlık dünyası onu kutsar.
* Aziz Gregor 240-331 yılları arasında yaşar. Çocukluğu Kapadokya’da manastırda geçer. Hristiyanlığın Ermeniler tarafından devlet dini olarak kabullenilmesini gerçekleştirir. İlk Ermeni Katholikosu olur.
(Katholikos en büyür dini önderdir. Papa veya Patrik konumundadır.)
* Aydınlatıcı Gregor’un aslında çok acıklı ve ilginç bir hikayesi var. Bu hikaye gezi esnasında size anlatılacaktır.
* Kilisedeki resimlerde de Gregor’un hayat hikayesinden sahneler görülür.
Kilisenin güney cephesinin doğu kısmında vakfiye kitabesi var. Ermenice okuyamadığım için size bunu Almanca kaynaklardan tercüme ediyorum. (Cümleler çok uzun. Orijinali bozulmasın diye sıkıcı bazen de anlamsız gibi görünse de yazıldığı şekilde aktarmaya çalıştım. M.Ç) Kitabenin bulunduğu kör kemerleri de resimde gösterdim. Resimde yazı okunmuyor. Ziyaret esnasında kolay bulasınız diye yerlerini gösterdim.
“Kuvvetli ve heybetli, fetihler yapan Zakaria oğlu Şahanşah ile birlikte Aniye hakim olunca, ben Honentz sülalesinden Sulem Sembatorentz’in oğlu, Tanrının hizmetçisi Tigran Efendilerimin ve çocuklarının uzun ömürlü olmaları için çalılıklarla dolu olan yamaca kiliselerin anası diye adlandırılan bu Aziz Gregor Manastırını 664 yılında (miladi 1215) tanrının lütfu ve merhameti ile yaptırdım. Ben bu yeri meşru yollardan edindiğim servetim ile sahiplerinden satın aldım, pek çok zahmet ve büyük Masraflar ile etrafını duvarla çevirttim.
Bu kiliseyi Aziz Gregor Lusarowitsch (aydınlatıcı) adına yaptırdım, ve pek çok süsler ile güzelleştirdim ve Kutsallık nişanesi olarak da “gümüş ve altından kutsal haç ile, gümüş ve altınla süslenmiş ikonalarla, değerli taşlar ve incilerle, altın ve gümüş şamdanlarla, Aziz din önderlerinin ve şehitlerin kutsal emanetleri ile Her çeşit ayin malzemeleri ile” donattım.
Ben aynı zamanda Rahiplelirin ve önderlerin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak çok güzel tezyin edilmiş konutlar yaptırdım.
Efendilerim Şahanşah ve çocuklarının ömürleri uzun olması için ve benim de günahlarımın affedilmesi için komünyonu (İsanın kanı ve bedenininin kurban edilmesini temsil eden kurban ibadetini) devamlı yapacak bir papaz görevlendirdim.”
----------
* Devamında kiliseye nerelerden gelir geleceği hakkında uzunca bir liste yazılmış.
* Bu listede Köylerden gelen gelirler, vakfiyenin arazileri, değirmenleri, çarşıları ve misafirhanelerini detaylıca yazılmış.
* Bitiminde de zamanın İslam vakıflarında olduğu gibi burada da vakfı bozanlara lanet ve vakfa katkıda bulunanlara da dualar yazılmış. İlginç olduğu için aşağıda aktarıyorum.
----------
“Bu manastırın ilerideki sahipleri bu manastırın veya “Bekhentz” adıyla yaptırdığım manastırın altınlarını -ki ben listesini vasiyetnamemde belirttim- yağmalarlar ise bu manastırın manevi gözcüsü Aziz Gregor bunu görecektir.
Büyük veya küçük, benden veya yabancı olan her kim bu kitabede yazılanları engellemeyi denerse, veya malları yok ederse veya Tanrının bu günahkar kulunun hatıratına zarar verirse, hangi nedenle olursa olsun ,- Tanrı oğlunun azametli korumasından mahrum kalsın, Habilin ve Judasın cezalarına çarptırılsın; üç kutsal ruhaniler meclisinin, 9 melekler ilahi topluluğunun laneti üzerine olsun; ama benim isteklerimi yerine getirenler, ve getirmeye çalışanlar Tanrı tarafından kutsansınlar…”
----------
* Kiliseyi hem merkezi kubbeli hem de haç planlı kilise olarak görebiliriz.
* Merkezi konik kubbe kısmen köşelere yerleştirilmiş yarım sütunlar üzerine oturtulmuştur.
* Kilisenin apsisi, yan duvarları kubbesine kadar kutsal resimler ile bezenmiştir.
* Duvarların kubbenin altına gelen kısımdı sağ ve soldan dışarıya doğru genişlemesi kilisede haç planı oluşturur.
* Kilisenin batı girişinin yanında daha sonraları Şapel olarak kullanılan bir Şamatun / Yamatun yapılmıştır.
Yamatun Ermeni mimarisine özgü bir bölümdür. Kilisenin yapıldığı dönemlerde Ermeni kiliselerinin içerisine cenaze gömülmez. Kilisenin yanına Yamatun ismi veriler çok amaçlı bir mekan yapılır. Bu mekana kiliseyi yaptıranlar veya prensler bazen de kiliseye büyük bağışlarda bulunanlar defin edilirler. Aynı zamanda bu alan kütüphane, sohbet mekanı, dini bilgilerin öğretildiği yer olarak bazen de dünyevi işler için kullanılır.
* Sağlam bir zemin üzerine yaptırılan kilisenin 16 kör kemer üzerine oturan konik kubbesinin bir kısmı restorasyonda kesik şekilde tamir edilmiştir.
(Kör kemer: Yalancı kemer de denir. Süsleme amacı ile yapılır. Duvarların hiçbir yükünü taşımaz, içinden de geçilmez. Kapı ve pencere olarak da kullanılmazlar. Kör kemerler binanın inşası esnasında yapılabileceği gibi, sonradan da yapıya eklenebilirler.)
* Kör kemerlerin iç kısmında her cepheye ikişer üçgen niş yerleştirilmiştir.
* Surp Prkiç kilisesinde olduğu gibi kubbenin altında bir kabartma bandı ve kubbenin batı kısmanda bir kartal heykeli görülür.
* Kilisenin duvarlarında, içeri açılan pencere kenarları rölyeflerle bezenmiştir.
* Ayrıca geometrik süslemelerin yanı sıra Üzüm yaprakları arasında pek çok hayvanlar da tasvir edilmiştir.
* Süslemelerde Kartallar, tavus kuşları, horozlar, geyikler, hayali yırtıcı kuşlar, ejderhalar ve sirenler görülür (siren: mitolojik tasvirler).
* Tasvirler tek tek veya simetrik düzenlenmiş olarak, bazen de mücadele halinde görülürler.
* Kilise batısında giriş kapısının önünde şu anda yıkılmış olan sütunlu bir sundurma (Narteks) vardır.
* Mukarnas işçilik ve geometrik süslemeler kilise yapımında İslam sanatından da etkilenmeyi gösterir.
* Kilisenin yapıldığı tarihteki Gürcü hakimiyetinden önce uzun süre Selçuklu hakimiyeti yaşamış olan kentte İslam mimarisinden etkilenilmesi de normaldir.
* İçerideki freskler kilisenin ilk yapıldığı zamandandır. İşlenen konular Ani ve Şirak eyaletindeki ilklerden sayılır.
* Fresklerdeki Gürcüce yazılara bakılırsa ressamlar ve tasarımcılar Gürcü olmalılar.
* En ilginç olanı, kilisenin girişindeki alanda görülen çağdaşı Gürcü tasvirlerine öykünerek hazırlanmış freskler Gregor Lusarowitsch, Hiripsime ve Nino hakkındaki hikayeleri içeriyor.
Şimdi kilisede görülen freskleri kısaca tanımaya çalışalım.
* Tam karşıda, apsis kısmında pek iyi seçilemeyen Deesis sahnesi var.
(Deesis sahnesini ne demektir kısaca anlatalım. Genellikle Bizans ve doğu Ortodoks kiliselerinde görülür. İsa tacıyla tahtta oturur. Elinde bir kitap taşır. Meryem ve Yahya iki yanında dururlar. Bazen diğer azizler ve melekler de olur. Meryem, Yahya ve diğer figürler, elleriyle dua eder şekilde tasvir edilirler. Dua ederlerken de İsa’ya doğru bakarlar).
Şimdi buradaki çok zor seçilecek kadar silik durumdaki sahneyi tanımaya çalışalım:
* Meryem ve Vaftizci Yahya arasında Pantokrator (=kâinatın efendisi) İsa tasvirini görebiliyoruz.
* Hemen altlarında komünyon sahnesi resmedilmiş.
(Komünyon: Hristiyanlıkta İsa son akşam yemeğinde havarilerine ekmek verir, bu benim bedenim der, üzüm şırası/şarap verir bu da benim kanım der. Ritüeli bilmeyen halk arasında ekmek ve şarap ayini olarak da bilinir.)
* En altta ise beyaz badana ile kısmen kapanmış sahnede piskoposlar ve patrikleri görürüz.
* Apsis kemerinde resmedilen10 Peygamber büstünden 6 tanesini görebiliyoruz.
* Yukarıya kubbeye baktığımızda kubbenin merkezinde baş meleklerin taşıdığı İsa’nın göğe yükseliş resminin çevresinde, Meryem, havariler ve İsa’nın geri dönüşünü müjdeleyen iki melek tasvirlerini görürüz.
* Pencerelerin aralarına da 16 peygamber freski seçilebilir durumda.
* Pandantifteki (pendentif) 4 incil yazarlarından 3 tanesinin resimleri seçilir durumda.
(Pandantif=pendentif: kare köşelerden kubbe kemerine ve kubbeyi taşıyan kubbe kaidesine geçişi sağlayan üçgene pandantif denir.)
* Apsis kemerinde Meryem’e İsa’nın müjdelenmesi sahnesi var. Meryem görünür durumda ama sol taraftaki Cebrail resmi yok olmuş.
* Güney duvarın üst kısmında İsa’nın doğum sahnesi ve hemen altında da Kudüs’e giriş resmedilmiş.
* En alt kısımda ise Meryem’in ölümü sahnesi var.
* Güneydoğu duvarında yırtıcı kuşları gösteren bir fresk dikkati çeker.
* Kuzey duvarın üst kısmı Pfingsten bayramı gösteriler var. (Pfingsten: Hristiyanlıkta çok önemli bir bayramdır. İsa’nın göğe gidişinden 49 gün tamamlanıp 50. güne gelindiğinde İsa havarilere görünür. Tüm havariler her dili konuşmaya başlar. Bu gün ilk kilisenin kuruluş günü olarak da kabul edilir.)
* Kuzey duvarın orta kısmında ise ölmüş olan Lazarusun yeniden canlanması sahnesi var. En alt kısımda ise azizler resmedilmişler.
* Kemerlerde, tonozlarda güney ve kuzey duvarlarının batı kısmının üst kısımlarında İsa’nın çilesi ve paskalya konulu freskler yer alır.
* Fresklerde rahipler, şövalye azizler, genç ve ihtiyar Simon gibi keşişler de yer alır.
* Kilisenin giriş kısmının alt bölümlerinde kiliselerde görülen resimlere göre farklılık gösteren derin anlamlar yüklü freskler görürüz.
* 16 sahnelik Aydınlatacı Gregor’un hayatından 16 sahnenin içerisinde bir tane de aktarılmak istenen konularla bağlantısı olmayan Azize Nino sahnesi görülür.
* Konu bütünlüğünü sağlamak için resimleri yukarıdan aşağıya ve soldan sağa doğru okumak gerek.
* Güney duvarda Gregor ile o zamanlar halen kafir olan Kral Trdat’ın karşılaşması sahnesi var.
* Devamındaki sahnelerde Gregor’a işkence yapılır, yılanlarla dolu bir çukura atılır.
* Sahnelerde Grigor’un Çukura atılışı esnasındaki olaylar resmedilir.
* Diğer resimlerde Kral Trdat’ı reddeden Hristiyan bakire Hrispime’nin ve Gayane’nin başlarının kesilmesi, akabinde Kralın gittiği av esnasında suçlarının cezası olarak burnunun domuz burnu halini alması temaları işlenir.
* Onu bu durumdan sadece Grigor kurtarabileceği için son sahnede onun kurtuluşunu ve saygıyla karşılanmasını görürüz.
* Girişteki kuzey duvarda Ermeni vakanüvist Agathongelosun kendine has uslubu ile aktardığı Gregorun (manevi göz ile) görüsü teması işlenir.
* Resimde açılan gök yüzünde parlak ışıklar içinde bir adam görünür ve iki melek yeryüzüne iner.
* Buradaki anlatım Ermeni halkının Hristiyanlık dinine geçişini sembolize eder.
* Gürcü ve ermeni kiliselerindeki mezhepsel farklılıkları sanki birleştirmek istermişçesine Gürcistan’a Hristiyanlığı tebliğ eden azize Nino’nun efsanevi hayatından kesitler sunar.
* Burada Nino Hrispimeve Gajane’nin yoldaşı olarak gösterilir.
* O zamanki ismi İberia olan Gürcistan’ın kralı Miran Ninonun duaları sonucu Hristiyanlığa geçer.
* Kral bir kilise yaptırmak ister ama ilk sütunu dikmeyi başaramaz.
* Nino dua eder ve elbisesi ışıktan ve ateşten olan genç bir adam gelir, sütunu kaldırır ve kaidesi üzerine yerleştirir.
* Freskte Meleğin sütunu yerleştirdiği esnada Nino’nun dua edişi görülür.
* Buradaki resim konuları: Kapadokyalı (Kayseri’li) Grigonun Piskopos olarak takdis edilmesi, Tdrat’ın ve Ermeni halkının vaftizi, Gregor’un keşiş ve münzevi hayatı.
* Bu freskte Ermeni ve Gürcü kutsalları bir arada tasvir edilirler.
* Nartekste Kilise giriş kapısının üzerinde İsa resmi, çarmıh sonrası haçtan indirme, mezara yerleştirme ve zamanla yok olmuş büyükçe bir kıyamet sahnesinin kalıntıları görülür.
* Sonradan yapılan Şapel kısmında Meryem ve Çocuk İsa freski silinmemiş.
* Bu kilisedeki resimler diğer kiliselerden farklı özellikler taşır.
* Kilisenin batı kısmındaki fresklerde Gürcüce ve Grekçe yazıların olması uzmanların “Gürcü yönetimi zamanında fresklerin belki Bizans’tan gelen ustalar tarafından yapılmış olabileceği” savının tartışılmasına sebep olur.
------------------------------
Gregor kilisesinden Katedrale doğru yönelince Arpaçay yamacında ziyaretçilerin pek uğramadığı bir kilise daha var. Kilise Hrispime manastırı veya kutsal bakireler manastırı olarak adlandırılır. Gerçek ismi bilinmeyen yapı tarz olarak Gregor Kilisesine benzediğinden Tigran Honentz'in yazıtında bahsettiği "Bekhentz" manastırı olabilir.
Biz Hrispime manastırına uğramadan yolumuza devam ediyoruz.
Katedrale doğru yürürken karşıda biraz uzakta iç kalenin arka kısmında kayalıklar üzerine kurulmuş heybetli bir yapı görürüz. Şu anda ulaşılamayan bu yapı Kız kalesi olarak adlandırılır. Yapı aslında büyükçe bir manastır kilisesidir
------------------------------
Sevgili sayfa ziyaretçilerim,
Ani tanıtımı devam edecek. 1. Bölümün arkasına 2. bölümü de sunup gezimizi tamamlayalcağız..
-------
Saygılar Selamlar