SİNOP ŞEHİR GEZİSİ
Sevgili dostlar,
Bugün Sinop turu yapalım sizler ile.
Aracınızla Sinop’a varınca hemen ilk bulduğunuz rahat bir park yerine aracı park etmek gerek. Sinop gezisi yaya olarak yapılmalı. Ancak gezinin tadına o zaman varılır. Her adımda mutlu olacağınız zamanlar sizi bekliyor…
Aracınızı şehre gererken elinde feneri, yanında köpeği ile sizi karşılayan Diyojen heykelinin arkasındaki park alanına bırakabilirsiniz. Merkeze girip liman yakınlarına da park edebilirsiniz.
Biz gezimize Diyojen heykelinin bulunduğu alandan başlayalım…
Ama önce Sinop’un tarihi hakkında kısa bilgi sunalım..
Sinop’un ilk kuruluşu: (Detaylı Sinop tarihi için ayrı bir sayfa hazırlıyacağım. Bitince linkini yazarım)
*Sinop şehri ilk kez M.Ö. 7. yüzyılda Ionia bölgesinin kuvvetli kent devleti olan Miletliler tarafından kurulur.
* İlk adı Sinope olan şehir Miletlilerin Karadeniz’deki önemli kolonilerinden birisidir. Miletliler Karadeniz kıyılarındaki deniz ticaret yollarına hakim olmak için kıyı boyunca koloniler kurarlar.
Sinop adının kaynağı.
Sinop isminin kaynağı olarak iki rivayet vardır.
Bir rivayete göre şehrin adı Sinope isminde bir Amazon kadın kahramana dayanır.
Başka bir rivayete göre ise şehrin adı Sinope isminde güzeller güzeli bir su perisine dayanır.
Mitolojik anlatımlarda baştanrı Zeus güzelliği dillere destan Sinope adında bir su perisini görür ve ona aşık olur… Sinope Zeus’tan hep kaçar. Sinope’nin peşine takılan Zeus güzel peri kızını Karadeniz kıyılarında bugünkü Sinop Şehrinin bulunduğu yerde yakalar… Sinope Zeus’tan çok korkar… Zeus Sinope’yi korkusundan ve tedirginliklerinden uzaklaştırarak kendisine güven duymasını sağlamak ister. Sinope’yi ne kadar çok sevdiğini göstermek için ona kendisinden ne isterse yerine getireceği sözünü verir. Sinope sonsuza dek hep bakire kalmak istediğini, bunun için de Zeus’un kendisine ilişmemesini ister… Zeus bu isteğe çok öfkelenir ama söz verdiği için de Sinope’ye ilişmez. Sinope’yi bırakır gider. Sinope bugünkü Sinop, Akliman, Hamsilos, İnceburun arasında mutlu bir şekilde yaşar. Sinope’nin güzelliği buradaki kıyılarda ve koylarda hep yansır. Miletliler burada koloni olarak kurdukları şehre de bu efsaneden dolayı güzel Sinope’nin ismini verirler.
Sinop’ta Miletliler’den sonra Kimmerler, Persler, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu, Beylikler dönemi, Osmanlı devleti gibi pek çok devletlerin ve kültürlerin izleri görülür… Şehrin daha detaylı tarihi için ayrı bir sayfa yükleyeceğim… Şimdi sizleri fazla sıkmadan şehri gezmeye başlayalım…
Buraya kent planını hazırladım. Birisi Uydu görünümü ile, diğeri sade plan. Hangisini isterseniz büyütürsünüz, gerekirse telefonunuza indirebilirsiniz. Umarım faydalanacağınız bir harita olmuştur….
Gezimize yanında köpeği ve gündüz vakti elindeki feneri ile insan arayan Diyojen heykeli ile başlayalım…
SİNOPLU DİYOJEN:
* Diyojen m.ö. 412 yılında Sinop’ta doğar. m.ö.323 yılında Korint’de ölür.
* Giyinmeye, mala, mülke, makama hiç önem vermez.
* Büyükçe bir fıçıyı mesken edinir.
* Felsefesi: Köpek gibi sade ve basit yaşanırsa mutluluğa ulaşılabilir.
* Köpeklerin yaşantılarını örnek aldığı için hep köpekler ile birlikte tasvir edilir.
Kıssadan hisse: Kendini beğenmiş bir zengin Diyojen ile şehir kapısında karşılaşır. Zengin Diyojen’e yol vermek istemez ve: “Ben bir serseriye yol vermem” der. Diyojen ona cevap verir: “Ben bir serseriye yol veririm. Buyurun geçin” der ve yol verir…
* Eldeki Fenerin açıklaması: Diyojen gündüz vakti elindeki fener ile yolda yürümektedir. Sorarlar: Gündüz vakti neden elinde fener var? Cevap: İnsan arıyorum.
!!!! Dikkat Sinoplu Filozof Diyojen’i Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Romen Diyojen ile karıştırmayalım. Bu diyojen Sezen Aksunun bir şarkısında söylediği “gölge etme başka ihsan istemem” sözünün sahibi Filozof Diyojen’dir. 🙂
——————
Diyojen heykelinden çak az yürüme ile Tarihi Sinop Cezaevine ulaşırız.
TARİHİ SİNOP CEZAEVİ – (SİNOP HAPİSHANESİ)
* Roma ve Osmanlı dönemlerinde Sinop Kalesi içerisinde zindanlar vardır.
* Resmi olarak ilk hapishane 1882 -1887 yılları arasında yaptırılır.
* Tarihi Cezaevi 1999 yılında kapatılır ve 2000 yılında müzeye çevrilir.
* Kale duvarları içerisinde olduğu için kaçış imkanı olmayan hapishanedir.
* Tarihi Sinop Cezaevi mahpusluğu yaşayan ünlülerden bazıları: Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Burhan Felek, Refi Cevat, Kerim Korcan, Eşber Yağmurdereli, Ahmet Bedevi Kuran, Osman Deniz, Zekeriya Sertel, Osman Cemal Kaygılı ve …
Detaylı anlatım için: (sayfa hazırlanıyor. bitince linki burada yayınlanacak)
——————
Cezaevi duvarları ile kale duvarları arasından geçerek sahile ulaşırız. Sahil boyu yürüyüş ile Sabahattin Ali Anıtı ve Sabahattin Ali kültür merkezlerini görürüz… Deniz kıyısındaki yiyecek ve içecek sektöründe hizmet veren küçük işletmelerde oturup çay kahve keyfine varılabilir. Limana yaklaşınca şehir surlarına yöneliriz. Şehir surlarının en güzel görüldüğü yer iskeleye yakın olan yerdir. Uğur Mumcu Meydanındaki çay bahçelerinde dinlenme yapılabilir.
Burada adına bir heykel ve bir kültür merkezi yapılan Sabahattin Ali hakkında kısa birkaç cümle aktaralım.
Sabahattin Ali
* 25 Şubat 1907’de Gümülcine’de doğar
* 2 Nisan 1948’de Kırıkkale’de öldürülür.
* Aydın, Konya, Ankara illerinde Almanca öğretmenliği yapar.
* 17 yaşında şiir yazmaya başlar.
* Halkçı bir şair ve yazardır.
* Zenginlerin ve bürokratların halkı ve devleti sömürdüğünü düşünür.
* Zamanın devlet adamlarını acımasızca eleştirdiği için hapis cezası alır…
Sahabattin Ali’nin görüşlerinin özeti: Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların hayrına olsun. Herhangi bir karar alınırken, bu karar İzmir’deki ortak tüccür değil, İstanbul’daki ahbap milyoner değil, bu kararların altında beli bükülen, çoluk çocuk inleyen yığınlar göz önünde tutulsun.
——————
Uğur Mumcu meydanınında verilen çay kahve molasından sonra yürüyüşe devam edip tarihi jandarma binası önünde kısa bir mola veririz.
Tarihi Jandarma Komutanlığı Binası
1920-1923 yılları arasında Jandarma Albay Hasan Nuri Akbal tarafından yaptırılır.
Hasan Nuri Akbal Devlet bütçesinden hiç para almadan şahsi imkanlarını kullanır. Halk da Paşanın fedakarlığına katkıda bulunur, imkanlar ölçüsünde mütevazı yardımlar gelir.
Görevli personel de maaşlarının büyük kısmından feragat ederek maddi destek sağlar.
Bina 30 Ağustos 1923 yılında hizmete açılır. Bina 1935 yılına kadar il jandarma Alay komutanlığı binası olarak kullanılır. Günümüzde il jandarma komutanlığı ek hizmet binası olarak hizmet vermektedir.
Binanın Mimari özellikleri:
Kuzey – Güney yönlerinde dikdörtgen planlıdır.
Dış duvarlar tamamen kesme taştan yapılmıştır.
Pencere üstlerinde kare taşlarla kabartmalar oluşturulmuştur.
Binaya giriş doğu ve güneydoğudandır.
Simetrik olarak planlanmış, sağdan ve soldan 14’er taş basamaklı merdivenler ile giriş sağlanır.
Ara bölme duvarlar bağdadi tekniği ile yapılmış, üzeri harçla sıvanmıştır.
Bağdadi tekniği: Ahşap yapı iskeleti arasına yatay olarak 1-2 cm aralıklarla tahtalar/çıtalar çakılır. Sonra bunların üzeri sıva ile kapatılır. Anadolu’da çok kullanılan en eski bir yapı tekniklerindendir.
——————
Tarihi Jandarma komutanlığının hemen yanındaki Bahçeyolu sokağa girip sola dönünce 15-20 adım sonra Sinop kalesine çıkış merdivenlerini görürüz.Yukarıya tırmanıp çevreye ve limana güzel bir bakış imkanımız olur… Ziyaretçiler genelde burada resim çekinirler. Kale mazgallarını, savunma sistemlerini kısmen görürüz…
* SİNOP KALESİ : Burada ilk kalenin MÖ 8. yüzyılda Miletli koloniciler tarafından yapıldığı düşünülür.
* Kale M.Ö. 7. Yüzyılda bölge Kimmerlerin eline geçer. Tahrip olan kale sonradan tekrar onarılır.
* Sinop M.Ö. 6. yüzyılın ortalarına doğru Pers hakimiyetine girer.
* Helenistik dönemde 4. Mithridates şehir surlarını yeniler ve genişletir. Bu günkü sur sınırları o dönemdendir.
* Romalılar ve Bizanslılar döneminde surlar sık sık onarım görür.
* Sinop 1214 ve 1261 yıllarında Selçukluların eline geçer. İç kale Selçuklular dönemindendir.
* Sinop şehir surları, yarımadanın en dar olan boyun kısmını içine alır.
* Surların uzunluğu toplam 2050 metredir. (Kuzey 880 m., güney 400 m., doğu 500 m., batı 270 m.)
* Sur kalınlığı 3 m., yüksekliği 10 m. ile 30 m. arasında değişir.
* Evliya Çelebi Seyahatnamesinde 6 kapıdan bahseder. (Bugün sadece 2 tanesi (Kumkapı ve Lonca Kapısı) görülebilir.
* Kuzey surları diğer surlara nazaran denizin etkisi ile biraz fazla yıpranmıştır.
* Sinop kalesi halen şehir içerisinde ihtişamı ile kendisini göstermektedir.
——————
Buraya küçük bir eleştiri iliştirelim. Amacımız kimseyi incitmek değildir. Okuyunca görürsünüz zaten.
Kaleye çıkış merdivenlerinin ön kısmı otopark olarak düzenlenmiş.
Bu hem çirkin bir görüntü oluşturuyor, hem de ziyaretçilerin geçişlerini bazen zorlaştırıyor.
Ayrıca surların üzerinde kule içerisindeki küçük alan Cafe olarak kiraya verilmiş.
Avantajı: İçececek birşeyler bulabiliyorsunuz. Cafede güzel bir hizmet veriliyor.
Dezavantajı: Fotoğraf çekilecek mazgalları müşteri masaları kapatmış. Rahat resim çekemiyorsunuz.
Çözüm Önerim: Yukarıdaki Cafe aşağıya otopark alanına taşınabilirse giriş daha güzel, derli toplu görünür. Yukarıda da insanlar istedikleri gibi güzel resimler çekebilirler. Böylece hem Cafe işletmecisi hem de ziyaretçeler mutlu olabilirler… Ziyaretçiler kaleye sıkışık şekilde parketmiş araçlar arasından değil de tertemiz düzenlenmiş bir Cafe içerisinden geçerler… Araçlar için zaten pek çok otopark var. Araçları ile buraya gelmek isteyen misafirler biraz uzakta park eder. Böylece biraz hareket etmiş, spor yapmış olurlar. 🙂 Yürüyerek şehri gezen kişinin esnafa da katkısı olur… 🙂
——————
Kale surları üzerine çıkıp gördükten sonra geri dönüp saat kulesinin biraz üst kısmından karşıya geçip Etnografya müzesine geçelim.
Etnoğrafya müzesi binası 18’inci yüzyılın sonlarında yaptırılır.
Moloz taşlar üzerine kurulmuş olan bina ahşap karkas – tuğla karışımı olarak 3 katlı olarak yapılmış güzel bir konaktır.
Girişin olduğu zemin katta mutfak, ambar ve müştemilatlar bulunur. Üst katlara çıkıldıkça konak daha aydınlık ve ferahtır. Katlar arasındaki bağlantı ahşap merdivenler ile sağlanır.
Daha detaylı bilgi için: https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/sinop/gezilecekyer/etnografya-muzesi
——————
Keyifli bir Etnoğrafya müzesi gezisinin ardından bir başka müzeye yolculuğa çıkıyoruz. 5 dakikalıkyürüyüşle kentin ve bölgenin tarihine ışık tutan, bölgelin şahitleri olarak adlandırılan arkeolojik ve tarihi eserleri görmek üzere Sinop Arkeoloji müzesine yürüyoruz.
——————
Sinop’ta ilk müzecilik bilinci ve adımları cumhuriyetin kurulumundan önceyi uzanır.
Sinopta yapılan inşaatlarda bulunan tarihi kalıntılar o zamanki Mekteb-i İdadi çatısı altında muhafaza etilmeye başlanır. Mekdeb-i İdadi binası şu anda öğretmen evi olarak kullanılmaktadır.
1932 yılına gelindiğinde toplanan eser sayısı oldukça arttığından eserler bugünkü Pervane medresesine taşınır ve Pervane medresesi Sinop’un müze deposu olarak faaliyet gösterir.
Pervane Medresesi depo durumundan müze durumuna 1941 yılında geçer. Artık Sinop’un resmi bir müzesi vardır…
1970 yılına kadar Pervane Medresesi’nde sergilenen eserler 1970 yılında yatırılan bugünkü binasına taşınır. 2001-2006 yılları arası müzede bakım ve onarım faaliyetleri vardır. 2006’dan sonra da küçük ama mükemmel bir müze olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Sinop’a gelib de buraya uğramamak olmaz…
Müze hakkında daha detaylı bilgi için: https://sinop.ktb.gov.tr/TR-74869/sinop-arkeoloji-muzesi.html
——————
Müzeden ayrılıp 5 dakikalık bir yürüyüşün ardından Pervane Medresesine ulaşıyoruz.
PERVANE MEDRESESİ
1262 yılında Sinop’un Trabzon Rum devletinden ikinci kez alınışı anısına Selçuklu Veziri Emir Pervane tarafından yaptırılır. Medrese yapımına halk da katkıda bulunur.
Medrese dikdörtgen planlıdır. Bir avlusu ve her iki tarafta altışardan olmak üzere on iki oda ile çevrilidir. Avluya güney yönünde süslemeli bir Taç kapıdan (Taç kapı=Ana giriş kapısı). Medreseye giriş yapıldığında sağ tarafta miladi 1322 yılında vefat eden Emir Pervane’nin torunu ünlü denizci Gazi Çelebinin mezar odası vardır.
Girişin tam karşısında kuzeyde 7×8 metre boyutlarında büyükçe bir eyvan vardır.
Medreseye giriş yapınca taç kapının hemen sağ taraftaki küçük mutfaktan en nefis Sinop mantısını yiyebilirsiniz…
Hem ekonomik hem de lezzetli… En güzel tarafı Mantı bir hanım ablamızın tarafından yapılıyor…
Sinop’a gelip de Pervane Medresesinde SİNOP SOFRASINDA mantı yemeden gitmek olmaz… Eğer gelmeden önce telefon açarsanız sizin için özel hazırlık da yapılabilir. Telefon: 0368-2605461 veya 0545-6142245
Ayrıca içerideki esnaftan hem hesaplı hem de güzel hediyelik eşyalar alabilirsiniz…
——————
Pervane Medresesinin hemen karşısındaki Alaaddin Camisine yönelelim.
ALAADDiN CAMİSİ: Selçuklu sultanı Aaaddin Keykubat tarafında yaptırılır.
Cami enine genişlemiş bir planla yapılır. (ölçüleri: eni 66 m genişlik 22 m.) Tam orta yerde bir ana kubbe ve iki küçük kubbe bulunur. Doğu ve batı kısımlarında da birerden iki kubbe vardır. Şehrin fethinden sonra yaptırıldığı için güvenlik amacıyla yüksek avlu duvarları ile çevrilir. Avlunun ortasında bir şadırvan bulunur. .
Ana kubbe 1853 yılında çöker. Hasar gören ahşap mimber İstanbul’a Çinili Köşk’e götürülür.
——————
Alaaddin Camisi ziyaretimizin ardından Sakarya caddesi boyunca yürüyüp aracımızın bulunduğu yere gelebiliriz. Veya geriye dönüp Uğur Mumcu Parkındaki Cafelerde çay kahve molası ve alışveriş molası verebiliriz. Grup seyahatlerinde genelde Uğur Mumcu Parkına kadar geri dönüp orada serbest zamanımız olabilir. Ardından Otobüsümüz bizi Uğur Mumcu Parkı önünde alabilir. Ama eğer özel aracımızla gelmişsek, aracı parkettiğimiz yere kadar yürümemiz gerekir…
——————
Sinop kent ziyaretimizin ardından Hamsilos – Akliman – Erfelek gezilerini yapabiliriz… Akşama dönüp Sinop’ta konaklayabiliriz. Bireysel ziyaretçiler için ekonomik kategoride şehirde bulunan iki adet uygulama oteli ve merkezdeki öğretmen evi önerilebilir… Orta sınıf ve üst sınıf konaklamalar için ise şehirde yeteri kadar otel imkanı mevcuttur…