Adana kent tarihi (kısa özet)

KISA ADANA TARİHİ

Neolitik dönemden beri kentin ilk ve devamlı yerleşim yeri bugünkü Tepebağ Höyüğü ve çevresidir.
Kent Kizzuwatna krallığı döneminde stratejik bir önem kazanır. Kizzuwatna Krallığı bugünkü Çukurova yöresinden Kapadokya’ya kadar olan bölgeye hakimdir. (Kizzuwatna Krallığı M.Ö. 2000’li yıllarda bölgede kurulmuş bir devlettir. Hurri soyundan geldiği tezi vardır. Kizzuwatna Krallığı ile ilgili bilgiler Hitit ve Mısır metinlerinde görülür. M.Ö. 1600’lü yıllarda Hititler  Kizzuwatna Krallığı’nı egemenlikleri altına alırlar. Bundan sonra krallık varlığını Hititlere bağlı olarak sürdürür)
Bölge Hitit hakimiyetine geçtikten sonra Adana çevresi Hititler için çok önemli bir ticaret merkezi konumuna gelir.
Hitit devleti dağıldıktan sonra bölgede geç Hitit krallıkları ve Asurlular hüküm sürer.
M.Ö. 7. Yüzyıllardan sonra pers hakimiyetini görürüz bölgede. Büyük İskender’in 333’de Persleri Erzin yakınlarındaki İssos’ta yenmesinden sonra bölgede yunan kültürü hakimiyeti başlar. Helenistik dönem diye adlandırılan dönemde bölgeye tamamen Grek kültürü ve dinleri dayatılır.
Romalılar döneminde de Grek dini ve gelenekleri çok fazla farklılık arz etmeyen Roma dini ve gelenekleri ile yer değiştirir.  Roma döneminde Adana – Antakya arasındaki bölge Hıristiyanlığın yasak olduğundan dolayı gizli gizli ilk yayıldığı yerler arasında görülür. 
379-395 yılları arasında hüküm süren Roma İmparatoru Büyük Theodosius tarafından Hıristiyanlığın resmi devlet dini olarak kabul edilmesinden sonra tüm Roma toprakları gibi Adana bölgesi de Hristiyanlaşır. (Hristiyanlık Roma İmparatorluğu topraklarında 313 yılına kadar yasaktı. 313 yılında Büyük Konstantin Hristiyanlığın yasaklanmasını kaldırarak Hristiyanların da kendi dinlerini yaşamalarına müsaade eder ve 325 yılında İznik’te tüm etkin din adamlarını toplayıp Hristiyanlığın inanç temellerini ve ritüellerinin belirleneceği bir toplantı yapar. 1. İznik Konsülü olarak adlandırılan bu toplantıda Hristiyanlığın inanç ve ritüel şekilleri belirlenir.  
381 yılında Konstantinopolis’te (İstanbul’da) yapılan 2. Konsül sonunda Hristiyanlık resmi devlet dini haline gelir. Artık Roma topraklarında herkes İznik’te 1. Konsül toplantısında belirlenen kurallar doğrultusunda Hristiyan olmak zorundadır. Pagan inançları ve İznik’te belirlenen inanç kuralları dışı Hristiyanlık sapkınlık olarak görülür ve yasaklanır. Herkes devletin kontrolünde konsülün belirlediği inanç kuralları çerçevesinde Hıristiyan olacaktır.)

Müslümanlar bölgeye Emeviler döneminde gelmiş olsalar da fazla tutunamazlar. Abbasiler döneminde Abbasi Devleti bünyesinde paralı askerlik yapan Türk gruplar Harun Reşid zamanında 788 yılında Adana ve Tarsus’u tamamen ele geçirirler, şehirleri yeninden tamir ettirirler ve Süleym oğlu Ferec komutasında Horasan Türklerinden oluşan 5000 kişilik askeri güç bölgeye yerleştirilir.  
Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’ya gelen Türk boylarından bir kısmı da bugünkü Çukurova yöresine gelirler.
O dönemde bölgede merkezi bir devlet yok. Yöresel, yerel küçük şehir krallıkları vardır. Selçuklu tüm yerel krallıkları kendisine bağlayarak merkezi bir birlik sağlama çabası içerisindedir. 1096 yılında başlayan Haçlı Seferleri sonunda haçlı orduları 1096 yılında Çukurova bölgesine ulaşırlar. Buradaki Türk ve Müslüman ahali dağlık bölgelere, Maraş, kayseri yönüne göç ederler. Bölgedeki küçük ermeni krallıkları birleştirilerek  başkenti Sis (Kozan) olan Kilikya Ermeni krallığı kurulur. Haçlı seferleri sonrası bölgedeki Ermeni Krallığı kendi güvenliği açısından Selçuklu’lara tabi olmayı kabul eder ve 1226 yılında Alaaddin Keykubat zamanında Selçuklu egemenliğini kabul eder… Ermeni kral Kirfart’ın kızı ile evlenen Alaaddin Keykubat Ermeni yöneticiler tarafından büyük saygı görür. Sultan Alâeddin’in emri ile başkent Sis (Kozan) dahil tüm Ermeni şehirlerine Müslümanların yerleşmesi ve buralarda cami ve medreseler yapılması sağlanır…
Selçukluların 1243 Kösedağ Savaşı yenilgisinden sonra tüm Selçuklu topraklarında Moğol vesayeti başlar. Moğollar ile iyi ilişkiler kuran Kilikya Ermeni Krallığı Moğolların 1280 yılında Halep’i yağmalamalarında onlara yardım ederler.  Bunun üzerine Memlukler Kilikya’da Ermeni illerine saldırıda bulunurlar. Payas, Ayas, Tel Hamdun (Toprakkale) Memluklerin eline geçer. 
Maraş – Antep – Adana arasındaki bölgeye hakim olan Dulkadiroğluları Beyleri  Memluklere bağlı hareket ederlerken Karaca Bey bu bağlılığı bırakır ve Memluklere isyan eder. Bunun üzerine  Memluk sultanı Salih 1353 yılında Oğuzların Üçok kolundan Yüreğir reislerinden Ramazan’ı Türkmen Beyi tayin eder.
Ramazan Bey Memluklerin eli, ayağı, gözü olur adeta.  Ramazan Bey öldükten sonra  1354/1355 yılında bölge onun oğullarının yönetimine bırakılır. Böylece Ramazanoğulları beyliği kurulmuş olur. 
Sis (Kozan) merkezli Ermeni krallığı ile Memlukler arasında devamlı süren savaşlar 1375 yılında da Sis (Kozan) şehrinin Memlukler eline geçmesi ve Kilikya Ermeni Krallığının yıkılması ile son bulur.  Halep civarındaki Türkmenlerin çoğu Ramazanoğulları Beyliğinin bulunduğu bölgeye göç ederler. 
Artık bölgenin yönetimi tamamen Ramazanoğullarındadır. Ramazanoğulları Adana ve civarının kalkınmasına, gelişmesine, bayındır hale gelmesine büyük katkıda bulunurlar. Camiler, medreseler, yollar yapılır. Ticaret yolları emniyet altına alınmaya çalışılır. Ramazanoğulları zaman zaman Memlukler ile, bazen de Dulkadiroğluları ve Karamanoğulları ile güç mücadelesine girişirler.  Ara sıra çıkan mücadelelerin dışında Ramazanoğulları Memlukler ile iyi ilişkiler içerisinde olurlar. 
Memluklerin Osmanlılar tarafından yenilmesinden sonra Ramazanoğulları Osmanlı Devletine tabi olurlar.
Osmanlı döneminde Ramazanoğulları soyunun yönetiminde Sancakbeyliği olarak yönetilen kentin refah düzeyi oldukça üst seviyede olduğu söylenir. Kente çok kültürlü bir yaşam hakimdir. 
Osmanlı hakimiyeti ile birlikte bölgede  bayındırlık faaliyetlerinde bir canlanma meydana gelir.
17. yüzyılın başlarında bölgede bir durgunluk görülür, çünkü Osmanlı Mütesellimlik diye bir sistem getirir. Bu sisteme göre vergileri devlet adına belirli nüfuzlu kişiler toplamaya başlar. Bu da pek çok adaletsizliğe sebep olur. Yüreğir Türkmenleri bu Mütesellimlik sisteminden hiç memnun değildirler.
Adana 1833-1840 yılları arasında Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın idaresi altına girer.
19. yüzyıl ortalarında dokuma sanayii çok gelişen Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu pamuğu elde etmek için bazı çareler aramasıyla birlikte Adana yöresi büyük önem kazanır.
Dağlık alandaki göçer Türkmenler tarıma yönlendirilmek istenir. Bu yüzden 1865 yılında zorunlu iskan faaliyetleri başlar.  Ahmet Cevdet Paşa ve Derviş Paşa’nın çabaları ile Osmaniye, Cevdetiye, Hamidiye gibi pek çok yeni yerleşim yeri kurulur. 19. yüzyıl ortalarında ticaret ve misyonerlik amacıyla Çukurova’ya pek çok Avrupalı gelir yerleşir. Devletin resmi yayını olan salnamelere göre 1872 yılında Adana’nın nüfusu 30,024 kişidir. Şehirde 7 fabrika, 35  sıbyan mektebi, 35 medrese, 6 tekke, 90 mağaza, 1978 dükkân, 55 değirmen, 4 hamam, 27 han, 5 kilise, 38 mescit ve 20 cami bulunur. 
Köyler, nahiyeler, kazalar dahil tüm Adana vilayetinde yaşayan insan sayısı toplam 157.503 kişidir. Bunun 138.554 kişisi Müslüman, 19.049 kişisi gayrimüslimdir. 
bulunmakta idi. Bütün bir Adana vilayetinde ise 138.554’ü Müslüman, 19.049’u Kazalar ve köyler dahil Adana vilayetinde 128 mescit, 89 cami, 36 kilise vardır.  Bağdat, Hicaz demiryolunun Adana’dan geçmesi, şehrin ve bölgenin önemini daha da artırır… Özellikle Avrupa tekstil sanayisinin çalışması için Çukurova pamuğuna ihtiyaç vardır.  20. Yüzyılın başlarında Adana’da Alman, İtalyan, Rus, İran, Fransız ve İngilizlerin konsoloslukları bulunmakta idi. 
V Cuinet isimli bir Fransız’ın  1891 yılında Adana’da 74,878’i Türk, 19.077’si gayrimüslim toplam 93.955 kişinin yaşadığını, 18 cami, 37 medrese, 8 tekke, 2 Ermeni kilisesi, I Protestan kilisesi, 3 Ermeni okullu, I Rüştiye, 28 Sibyan mektebi, 2 Rum erkek okulu, I Ermeni kız okulu, 29 han, 316 dükkan. 2 fırın ve 1 Tiyatro olduğunu yazar… 
1909 yılında  tarihe Adana vakası olarak geçen Ermeni ayaklanması olur…
Adana çarşısı tamamen yanar.  Ermenilerden ve Türklerden pek çok kişi ölür. Bu olay sonucu batı devletlerinden Osmanlı’ya büyük baskılar gelir Adana Valisi Cemal Paşa batının hoşuna gidecek kovuşturmalar yapar. Olayın sorumlusu olarak 47 Türk ve 1 Ermeni idam edilir…
1. Dünya savaşı sonunda 24 Aralık 1918 yılında kent Fransızlar tarafından işgal edilir. Fransızlar tüm bürokratik görevlere Ermenileri getirirler.
Fransızlar Adana’yı oluşturmak istedikleri içlerinde Adana, Antep, Maraş illerinin bulunduğu Kilikya Ermenistan’ının başkenti yapmak niyetindedirler. 
Yalnız Atatürk’ün Sakarya Meydan Savaşını kazanmasının ardından dengelerin değiştiğini gören Fransızlar  20 Ekim 1921 Ankara Anlaşması gereği 5 Ocak 1922 tarihinde kenti terk ederler. Fransızlar ile birlikte kentteki Ermeni nüfus da ayrılır…
Cumhuriyet döneminde Adana devamlı büyür. Özellikle pamuğa dayalı sanayi gelişir. Bugün Adana ilimiz önemli bir ticaret ve sanayi şehridir.

 

———————
Her türlü görüşlerinize, eleştirilerinize ve önerilerinize açığım.
Telefon numaram: 0532-2643999   e-mail adresim: rehbermuammer@gmail.com

Yararlanılan Kaynaklar:
1. Türk Kültür Varlıkları Envanteri – Adana  Hazırlayan Prof. Dr. Nusret Çam   – Yayınevi: Türk Tarih Kurumu yayınları 
2. Knaurs Kulturführer in Farbe – Türkei – Hazırlayan: Marianne Mehling, Yazar: Gerd Glasen, Yayınevi: Droemersche Verelaganstalt Th. Knaur, München 1987
4. İslam Ansiklopedisi – TDV – İslam araştırmaları merkezi
5. Türkiye Gazetesi Rehber Ansiklopedisi Adana maddesi
6. Türkiye’nin Turizm değerleri 1. Cilt. Adana Maddesi Yayıncı: Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları

Yazıyı paylaş!