HALA KÖPRÜSÜ EFSANESİ
(Halakız’ın efsanesi)
NOT: Burada bahsedilen hala babanın kız kardeşi olan hala değildir. HALA eski Türklerde kullanılan bir bayan isimdir… Hala, Halakız, Halacık gibi isimler kullanılır…
Halakız ve babası Kavron deresine yakın bir köyde yaşamaktadırlar… Halakız’ın Annesi ölmüştür yıllar önce…
Can babası ile birlikte biri birlerine destek olarak hayatlarını sürdürürler….
Halakız büyür, ergenlik çağına gelir… Bir gün köylerinde evleri tamir için gelen genç duvar ustası Çamlıhemşinli yakışıklı delikanlı Mehmet’e gönlünü kaptırır… Halakız ve Mehmet severler biri birlerini. Gelenekler gereği gelir Mehmet’in ailesi Halakız’ı isterler babasından… Baba kızının Mehmet’e aşık olduğunu görünce tamam der…
Nişanlılar düğün zamanını beklerlerken seferberlik çağrısı gelir. Mehmet de diğer gençler gibi askere gider. Mehmet Yemen’e gönderilir…
Halakız artık asker yolu beklemektedir… Bir gün köye Mehmet’in içinde bulunduğu askerlerin bir patlamada yıkıntılar altında kaldığı ve tüm askerlerin şehit olduğu haberi gelir… Halakız’ın dünyası yıkılır adeta. Yas içerisindedir. Aylar geçer aradan… Bu esnada babası hastalanır… Ölmeden önce kızını birisine emanet etmek ister.
“Kızım, ölenle ölünmez. Mehmet’e Allah rahmet etsin. Ama hayat devam ediyor. Sen birisi ile evlenmen lazım. Eğer ben ölürsem, sen kimsesiz kalırsın. Mutlaka bir erin, bir evin olmalı. Yalnız kızın hayatı toplumumuzda maalesef zorluklarla dolu olur… Onun için iyi dürüst birisi ile evlenmen lazım…” diye konuşur kızı ile.
Halakız çaresizdir… Kabul etmek zorunda kalacaktır başak birisi ile evlenmeyi… Ama bu ona çok zor gelmektedir…
Köyde küçücük bebeği ile yaşayan iyi kalpli bir delikanlı vardır. İsmi Süleyman. Eşi ölmüştür verem hastalığından bir yıl önce… Duyar Halakız’ın gönülsüz evliliğe razı olmak zorunda olduğunu… Gider Halakız’ın yanına ve konuşur onunla.
“Halakız bilirsin ben eşimi kaybettim. Onu çok seviyorum… Onun yerine kimse ile evlenmek istemem… Bilirim sen de Mehmet’i çok seviyorsun, onun yerine kimseyi koymak istemezsin… Ama gelenekler seni evliliğe zorluyor… Eğer kabul edersen ben seninle karı koca olmadan bir hayat sürdürebilirsin. Sen Mehmet’ini içinde yaşatırsın. Ben de Vesile’mi yaşatırım içimde…
Aynı evi paylaşırız. Görenler bizi evli sanırlar… Benim biricik kızım Aygül’ü beraber büyütürüz… Kesinlikle benden sana bir zarar gelmez…
Halakız için galiba Süleyman tek çözümdür… Kabul eder teklifi… Süleyman gelir Halakız’ı ister babasından ve o da verir…
Buna rağmen, her şey bir oyun olarak planlanmasına rağmen yalandan bile olsa Mehmet dışında birisi ile evliliğe evet demek zor gelir Halakız’a… Hastalanır yataklara düşer…. Ateşler içerisinde yanmaktadır…
Babasının bir arkadaşı gelir geçmiş olsun ziyaretine… Babası ile fısıltı ile gizli bir şey konuşmaktadırlar…
Halakız usulca yatağından kalkar, kapının yapına gelir konuşmayı dinler…
Gelen ziyaretçi babasına “Senin daha önce kızını verdiğin Mehmet var ya, o ölmemiş, yaralanmış tedavi görmüş. Şimdi de terhis etmişler. Öğleden sonra onu Çamlıhemşin’e gelecekmiş. Herkes onu konuşuyor…” der.
Halakız bunu duyar duymaz fırlar odadan dışarı… “Mehmet yaşıyor mu imiş, doğru mu?” diye bağırır ve koşmaya başlar…
Babası dur kızım, bekle dese de duymaz Halakız, koşar Çamlıhemşin’e doğru…
Yolunun üzerinde Kavron deresi var, deli deli akmakta…
Halakız hiç düşünmez atlar suya, karşıya yüzerek geçmek için ama su alır Halakız’ı içine… Boğulmak üzere iken bir el uzanır suyun içerisine çıkarır kızı sudan ve koyar kıyıya… Bu ak sakallı boz atlı Hızır’ın elidir… Yani Hızır’dır gelen yardıma… Hadi git kızım Mehmet’ine şimdi o da tamamen şifa bulacak der. Kız Hızır’ın elini öper Hızır da Kızı Mehmet’in yanına ulaştırıverir o manevi gücü ile…
Bu esnada Halakız’ın peşinden koşan baba ve köylüler gelirler dere kıyısına… Dere acımasız akmakta… Eyvah, Halakız boğuldu diye düşünürler, ağıt yakarlar…
Bir de bakarlar ki Halakız derenin karşı kıyısında Mehmet ile Mutlu bir şekilde onlara doğru bakmaktalar ve yanlarında ak sakallı bir ihtiyar durmakta… Onları oraya Hızır getirmiştir yine. Herkes çok şaşkındırlar ve çok sevinirler… Sonra Hızır Mehmet’i ve Halakız’ı karşıya geçirir…
Hızır bulundukları noktaya bir köprü yapılmasını, zor görülen sevdalara ulaşılması için dileklerin burada kabul olacağını söyler… Mehmet duvar ustası ya… Köylülerin yardımı ile başlarlar hemen köprü inşaatına… Hızır da yardım eder. Kısa sürede köprü biter. Köprünün adını Hala Köprüsü koyarlar….
Tüm bölgede bu olay duyulunca sevda çekenler, dilekleri olanlar gelirler burada dileklerini küçük çakıl taşlarına söyleyip köprü üzerinden suya bırakıverirler… Çakıllar suyun tabanına iner, sular aktıkça dileklerinin kabul olacaklarına, Hızır’ın dileklerinin gerçekleşmesinde duacı olacağına inanırlar… Hatta bazı kişiler ben ölürsem köprünün yanına beni gömün diye vasiyet eder ve oraya küçücük de bir mezarlık oluşur…
—–
Tabii bu bir efsane… Gerçek bir olay değil… Efsane de olsa güzeldir… Zaten halkımızın oluşturduğu efsaneler hayat verir pek çok yere…
Kavron Vadisine Hala vadisi de denir…
Karayolları köprüyü tamir eder ve köprünü levhasını Kale (Hala) köprüsü diye yazar… Keşke Kale yazısını kaldırsa da sadece Hala Köprüsü yazısı kalsa efsaneye daha güzel uyardı…
Herkese kendi hayat felsefesine göre sağlıklı, huzurlu, mutlu zamanlar dilerim.
Saygılarımla, Selamlar
Rehber Muammer